21 Nisan 2009 Salı

Hayatın hızına yetiş(eme)mek

Bahar geldi. Çiçekler açtı. Böcekler uçuşuyor. Blog harika gidiyor. Blog ödülleri... Likemind... friendfeed... daha neler saysam? Hepsi harika, her şey güzel ama ilham yetersizliği çekiyorum yine de.

Beni heycanlandıran o kadar çok şey var, bunların yanında yapmam gereken işler var. Onlar da beni ayrı heycanlandırıyor... Beni uzaktan bile takip eden fark edecektir ki kelimelerim yetersiz, güçsüz kalıyor.

Yorgunluktan, yetişememekten fikirlerim üremiyor, kısır kalıyor. Çektiğim fotoğraf karesinde odak yok, yazdığım cümlede vurgu yok.

Beni BEN yapan çevremde her şey güllük gülistanlık bile olsa ilhamsızlığa yenik düşebilmem.

16 Nisan 2009 Perşembe

Jeden Tag einen neuen Anlauf nehmen...

Tam Türkçesi olmayan bir başlık. 

Anlauf, atletizmin atlama branşlarında, sıçrama noktasına kadar yapılan, hız alma koşusu olarak açıklanabilir.

Her gün yeniden (sıfırdan) hız almak. Belki başlığımın daha doğru tercümesi bu olurdu...

Serbest çalışmak, işsiz olmak, anne olmak, vasat bir öğrenci olmak, hasta olmak, üzgün olmak... bütün bunlar ertesi sabah gün başladığında yeni bir çaba gerektiriyor. Beklediğin başarıyı elde edemediğinde, uyanıp da hala ağrılar içinde olduğunda, zorlu ve haksız şartlara karşı direncin sınandığında, kendini bırakıp sürüklenmemen önemlidir.

Her yeni gün bir sıfır noktasının başlangıcı olabilir... daha evvel yazdığım bazı başlıklar (a, b, cd) altında ne kadar diplere inebileceğimi ifade etmiştim... En derinlerde bile, her sabahın benim için yeni bir hız alma noktası olduğunu düşündüm. Başaramamış olabilirim ama hep çabaladım. Bilindik yöntemler vardır herkesin hayatında: çikolata yemek, müzik dinlemek, kendini sokağa atmak, dostlarla olmak... özünde hepsi bulunduğun çarkın dışına atmaktır kendini.

Beni BEN yapan her sabahı sıfır noktası kabul edip, yeniden hız almam, yarışın şartları ve sonuçları ne olursa olsun, yarışta bulunmamın önemli olduğunu düşünmemdir. 

7 Nisan 2009 Salı

Ne zaman susacağını bilmelisin

Şimdiki çocuklar daha farklı yetişiyor... her bir kuşak neredeyse farklı adlandırlılıyor: indigo çocuklar, kristal çocuklar... Bir dönem ben de kızımın o veya bu gruplamaya uyup uymadığını araştırdım. Kan grubuna göre, burcuna göre... o dönemin nesi var ise ona göre bir şeyler uygulamayı denedim.

İşin gerçeği şu ki terbiye dediğin odasına astığın kristal ile, mavi ışık ile, renklerden oluşan bilmem neler ile verilmiyor.

Terbiye dediğin, sınırlarını tutarlı bir şekilde çizdiğin çocuğun, o sınırı aştığı zaman onu bu konuda uyarmak, tekrar sınırları dahiline girmesi için gerekeni uygulamaktır.

Genelde, yapılan hata hakkında konuşmak, onunla empati kurmak, aslında yapılanın yanlış olduğunu ve doğrusunun ne şekilde olması gerektiğini anlayacağı bir dilde ona aktarmak faydalı olmaktadır.

Bazı çocuklar bunu daha çabuk algılar, bazı çocuklar daha geç. Sonunda doğru yol bulunur.

Ancak nadir durumlarda bütün çabalar boşa gider, çünkü çocuk ısrarla çirkin davranışlarına safi ilgi çekmek için devam etmek ister... bağırdıkça, sağa sola saldırdıkça kişilerin yolundan çekildiğini fark eder - zanneder ki haklı veya üstün çıkmıştır. Halbuki kimse onunla artık uğraşmak istememektedir. Geriye kalan tek tük bir kaç kişidir kayıtsız şartsız çocuğa ilgi gösterecek.

Beni BEN yapan kocaman olmuş, çocuk ruhlu, laftan anlamayan, söz dinlemeyen, ne zaman susacağını bilmeyen kişilere ilgimi daha fazla gösteremememdir. Zaten zor olan hayat şartlarını sizlerin daha da zorlaştırmasına izin vermeyeceğim.

3 Nisan 2009 Cuma

Farkında olmak

Bu sabah radyoda Geveze kapanışını farkındalık hakkında konuşarak yaptı.
Bir çok şeyin arasında
  • Farkında olduğunuzu fark ettirmenin önemini
  • 25 gömleğinizin olduğunu, sadece üçünü giydiğinizi ama arka sokakta oturan birisinin o beğenmediğiniz gömleklere muhtaç olduğunu
  • Suyun önemini, her damlanın fark yarattığını
  • Bebeklerin doğduğunda hayata sımsıkı sarılırcasında yumrukları olduğunu, ölenlerin ise hayatı terk ederken avuçlarının açık olduğunu
  • Anne karnında yerimize sığamazken, büyüdüğümüzde 1 metre kare ile yetinmek zorunda kaldığımızı
fark edip etmediğimizi sorguladı.

Tüm saydıklarının arasında bir çok şeyin farkında olduğumu düşündüm. Beni BEN yapan etrafımda olan biten bir çok şeyin farkında olduğumdur. Değiştirip, geliştirebileceklerim ile ilgili elimden geleni yapıyor, değiştiremeyeceklerim ile ilgili kendimi üzmemek üzere çalışıyorum.

Geçmiş Farkındalık Gününe dikkatinizi çekmek, farkında olmanızı istedim.