Çevremde insan sarrafı olanlar, olduklarını iddia edenler var. Belki bu kelimeleri kullanmazlar ama hal ve tavırlarından bellidir öyle oldukları, olma ihtimallerinin yüksek olduğu anlaşılır. Hiç tartışmam... olabilirler.
Ben değilim. Ben direkt olumsuz etkilenmediğim her insana bir, üç, beş... belki onbeş şans daha verebilirim. Öğrenemem itilip kakılmaktan. Bir tokat yetmez, bir yumruk ve tekme de yemem gerekir belki de... Çevremde sorup soruştururum bazen... X hakkında düşüncelerin nedir diye. Kendi önsezilerime inanmam.
Halbuki güven duymak isterim çevreme. Düştüğümde elimden tutacaklarına inanırım. Ne de olsa ben onlar için ne yapmaya hazırsam, onlar da benim için yaparlar değil mi? Parmak uçlarımdan kelimeler dökülürken bile ne kadar naif olduğumu düşünüyorum.
Karşımda gördüğüme inanmak istiyorum. Kapı boyutlarında bir adamın güçlü, kuvvetli olduğuna - güzel, güler yüzlü bir hanımın cana yakın, dostcanlısı olduğuna inanıyorum. Gördüğüm odur çünkü. İnsansarrafı olan biri gördüklerinden çok görmediklerine bakar. Oradan tanır kişileri. Bu da kanımca büyük meziyettir.
Bende böylesi bir yetenek olmadığından, insanların gözlerinin içine bakmayı yeğlerim. Bazen bir an için gündelik maskelerinin arkasını görebilmek umuduyla. Nadiren başarılı olabiliyorum. Bir bakmışım o çok sert kabuğun ardında içi yumuşacık, sevilesi birisi çıkıyor karşıma... Günün o anlarını kovalar buluyorum kendimi.
Beni BEN yapan, maskenin ardını görebildiğim o anlara tutunmamdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder