20 Ocak 2011 Perşembe

Maskenin ardında

Çevremde insan sarrafı olanlar, olduklarını iddia edenler var. Belki bu kelimeleri kullanmazlar ama hal ve tavırlarından bellidir öyle oldukları, olma ihtimallerinin yüksek olduğu anlaşılır. Hiç tartışmam... olabilirler.

Ben değilim. Ben direkt olumsuz etkilenmediğim her insana bir, üç, beş... belki onbeş şans daha verebilirim. Öğrenemem itilip kakılmaktan. Bir tokat yetmez, bir yumruk ve tekme de yemem gerekir belki de... Çevremde sorup soruştururum bazen... X hakkında düşüncelerin nedir diye. Kendi önsezilerime inanmam.

Halbuki güven duymak isterim çevreme. Düştüğümde elimden tutacaklarına inanırım. Ne de olsa ben onlar için ne yapmaya hazırsam, onlar da benim için yaparlar değil mi? Parmak uçlarımdan kelimeler dökülürken bile ne kadar naif olduğumu düşünüyorum.

Karşımda gördüğüme inanmak istiyorum. Kapı boyutlarında bir adamın güçlü, kuvvetli olduğuna - güzel, güler yüzlü bir hanımın cana yakın, dostcanlısı olduğuna inanıyorum. Gördüğüm odur çünkü. İnsansarrafı olan biri gördüklerinden çok görmediklerine bakar. Oradan tanır kişileri. Bu da kanımca büyük meziyettir.

Bende böylesi bir yetenek olmadığından, insanların gözlerinin içine bakmayı yeğlerim. Bazen bir an için gündelik maskelerinin arkasını görebilmek umuduyla. Nadiren başarılı olabiliyorum. Bir bakmışım o çok sert kabuğun ardında içi yumuşacık, sevilesi birisi çıkıyor karşıma... Günün o anlarını kovalar buluyorum kendimi.

Beni BEN yapan, maskenin ardını görebildiğim o anlara tutunmamdır.

12 Ocak 2011 Çarşamba

Kışgüneşinin yarattığı Bahar etkisi

Evine çok yakın mesafede bir okula gitme şansı var kızımın... kendisi farkında olmasa da, ömür boyu uzak mesafelerdeki okullara gitmeye çalışan annesi bu durumun keyfini çıkartıyor.

Sabah erken saatte yapılan 20-30 dk'lık zaruri yürüyüş, güne enerji dolu başlamama neden oluyor. Konum buydu aslında... kendimi ne kadar mutlu ve enerjik hissettiğim... böylesi zamanlarda beni BEN yapanın kulaklıkları takıp, yüksek sesle müzik dinlemem olduğu idi...

Son yazımı okuyana kadar. Çok değil, daha bir hafta evvel üzerimde gezen karabuluttan bahsetmişim. Bu durumun başka zamanlardan farklı olduğunu, sanki içimden dışarı çıkması gereken bir enerjinin sıkıştığını hissetmişim.

Kış ortasında açan güneş, küvöz etkisi gösterdi sanki. Kilometrelerce yolu bir nefeste yürüyebilir, 3 günü bir anda yaşayabilirim. Değişmeyen beni BEN yapanlarım:

Kulağımda yüksek sesli tempolu müzik ve yüzümde kendimi çok iyi tanıyor olmanın mutlu tebessümü.

6 Ocak 2011 Perşembe

Yazasım var yeniden

"Ey sevgili günlük..." dercesine oturuyorum ekranın başında. Duygularımı yazmak, içimde oluşan karabulutları eritmek için kelimelerimi kullanmak istiyorum.

Geriye dönüp, yazdıklarıma bakıyor, aslında bu duyguların geçmişte oluşan karanlıklardan başka olduğunu anlıyorum. Gözlerim bir şeyler arıyor: geçen gün markette fark etmiş olabilirim. Sanki bir süredir internetin satır aralarına farklı bakar gibiyim...
Söylesem olmaz, sussam içimde kalmaz.

Bir fırsat, bir çıkış noktası, oluşan basıncı serbest bırakacak bir açıklık arıyorum sanki. Gözümü açtığımda bambaşka olsun istiyorum bazı şeyler - emek vermek, çalışmak, uğruna vakit harcamak durumumda imkansız gibi görünüyor.

Beni BEN yapan içimdeki enerjiyi bazen yönetememem.